SİTEMİZ İLE İSİM BENZERLİĞİ OLAN MESAJLAR ALIRSANIZ LÜTFEN İTİBAR ETMEYİNİZ, BİZİMLE ALAKASI YOKTUR. DOLANDIRICI SİTE OLDUĞU KESİNDİR LÜTFEN ŞİKAYET EDİNİZ. BİZ BİR FORUM SİTESİYİZ HİÇBİR ALAKAMIZ OLMADIĞINI BİLDİRİRİZ. WHATSAPP HATTIMIZA GELEN UYARILARA İSTİNADEN BU BİLDİRİMİ YAYINLAMAK ZORUNDA KALDIK.

Çocuğunuzun olumsuz davranışları nelerdir ?

Emre

New member
Çocuğun Olumsuz Davranışları: Bir Ailede Farklı Yaklaşımlar

Merhaba sevgili forum üyeleri,

Bugün size, çocukların olumsuz davranışlarıyla baş etme konusunda, bir ailenin içinde yaşananları ve farklı bakış açılarını anlatan bir hikaye paylaşmak istiyorum. Bu hikayede, çocuğun olumsuz davranışları karşısında iki farklı yaklaşım sergilenecek: bir tarafta çözüm odaklı ve stratejik bir bakış açısına sahip bir baba, diğer tarafta empatik ve ilişkisel bir bakış açısıyla yaklaşan bir anne. Hikayenin sonunda ise, siz değerli okurların da düşüncelerini öğrenmek istiyorum. Herkesin farklı bakış açıları olabileceğini biliyorum ve belki de bu hikayede kendinizi bulacaksınız. Haydi, gelin bu ailenin hikayesine birlikte göz atalım.

Bir Akşam Yemeği Masasında: Davranışların Başlangıcı

Bir akşam yemeği masasında, küçük Selim yemeklerini zorla bitiriyor, arada bir çatalını yere düşürüyor, hatta yemeklerin arasına "Bunu sevmiyorum!" diye bağırıyordu. Ailesi, bu davranışları her geçen gün biraz daha büyüyen, ama ne yazık ki hala zaman zaman zorlayıcı hale gelen bir durumu gözlemliyordu. Selim'in annesi Zeynep, bu tavırların artmasını endişeyle izlerken, babası Ahmet daha farklı bir çözüm arayışına girmeye başlamıştı.

Ahmet, çözüm odaklı bir yaklaşım benimsemeyi tercih ederdi. “Selim, eğer bir şey sevmiyorsan, onu direkt söylemek yerine, yerini başka bir şeyle değiştirmeyi deneyebilirsin. Bugün bu kadar olumsuz olmak zorunda değilsin,” diyerek, oğlunun davranışlarını düzeltmeye yönelik stratejiler geliştirmeye başlıyordu. Ahmet’in gözünde, Selim’in bu davranışlarını düzeltmek, aslında bir çözüm bulmakla ilgiliydi. Yani, Selim’in tavırları, kontrol edilebilen, sistematik bir sorun gibiydi. Ahmet’in yaptığı şey, bu davranışları kabul etmemek, çocuğun üzerine gitmek ve çözüm bulmak için kurallar koymaktı.

Ama Zeynep, olayın farklı bir boyutunu görüyordu. Çocuğunun bu olumsuz davranışlarını sadece bir “problem” olarak görmek, onu daha da yalnızlaştırabilir, demişti kendi kendine. Onun için önemli olan sadece çözüm değil, aynı zamanda çocuğun duygusal ihtiyaçlarıydı. Zeynep, Selim’in ruh halini anlamak istiyordu. “Selim, neden bu kadar sinirlisin? Hangi yemek seni rahatsız etti? Belki bir şeyler söylemek istersin,” diyerek daha anlayışlı ve empatik bir yaklaşım sergiliyordu. Zeynep’in yaklaşımında, Selim’in iç dünyasına dair daha fazla şey öğrenme ve onu anlama arzusu vardı. Ona göre, olumsuz davranışlar, bir ihtiyaç ya da duygusal bir mesajdı ve bu duygularla yüzleşmek gerekirdi.

Tartışma Başlar: Çözüm ve Empati Arasında Denge

Bir gün, Zeynep ve Ahmet arasında bu konuda önemli bir tartışma başladı. Ahmet, Zeynep’in Selim’e fazla anlayış gösterdiğini ve bu şekilde davranarak Selim’in olumsuz alışkanlıklarını pekiştirdiğini düşünüyordu. “Evet, empatik olmak güzel bir şey, ama bu şekilde büyüyen bir çocuk, sorumluluk almayı ve sınırları kabul etmeyi öğrenemez!” diyordu Ahmet. Ahmet’in perspektifi, çocuğun disiplinli bir şekilde büyümesi gerektiğini savunuyordu. “Bunu çözmenin yolu, çocuğun davranışlarını net bir şekilde tanımlamak ve ona sınırlar koymaktır,” diyerek stratejik bir bakış açısını savunuyordu.

Zeynep ise bu konuda daha farklı bir görüşteydi. “Çocuklar, duygusal olarak kendilerini ifade etmeyi öğrenmelidirler. Eğer ona olumsuz davranışlarının yanlış olduğunu sürekli belirtirsek, duygusal bir kopukluk yaşar. Belki de Selim, sadece o an ne hissettiğini dile getirmek istiyordur,” diyerek, empati ve ilişkisel bir yaklaşımı savunuyordu. Onun için, olumsuz davranışlar yalnızca dışarıdan gelen uyarılara değil, çocuğun içsel dünyasına dair bir işaretti. Zeynep, Selim’in duygusal ihtiyaçlarını göz ardı etmenin, onun kişiliği üzerinde uzun vadeli olumsuz etkiler yaratabileceğini düşünüyordu.

Toplumsal ve Tarihsel Perspektif: Ebeveynlik ve Çocuk Eğitimi

Bu tartışmanın derinliklerine inildiğinde, aslında sadece bir ailenin içindeki dinamiklerin değil, aynı zamanda toplumsal ve tarihsel olarak ebeveynlik anlayışlarının da etkili olduğu görülüyordu. Eski zamanlarda, çocuklar daha çok disiplini ve otoriteyi öğrenmek üzere yetiştirilirdi. Toplum, disiplinli ve “söz dinleyen” çocukları takdir ederdi. Ancak zamanla, ebeveynlik anlayışı değişti. Modern ebeveynlik, çocukların duygu ve düşüncelerine saygı duyan, onları anlamaya çalışan ve aynı zamanda sınırlara saygı göstermelerini isteyen bir yaklaşım geliştirdi.

Zeynep, çocuklara sadece sınır koyarak değil, aynı zamanda onların içsel dünyalarını da önemseyerek eğitilmesi gerektiğini savunuyordu. Modern toplumda çocukların daha bağımsız, özgüvenli ve duygu durumlarını anlayabilen bireyler olarak yetişmesi gerektiği düşünüldüğünden, Zeynep'in yaklaşımı daha yaygın bir görüşe dönüşüyordu. Ahmet ise, hala eski kuşaklardan gelen disiplini ve net kuralları daha değerli buluyordu. İki farklı bakış açısı da günümüzdeki ebeveynlik anlayışının önemli bir parçasıydı.

Sonuç: Ebeveynlikte Dengeyi Bulmak

Zeynep ve Ahmet’in hikayesindeki tartışma, aslında ebeveynlikteki farklı bakış açılarını yansıtan evrensel bir durumu ortaya koyuyor. Çocuklar büyürken, onların olumsuz davranışlarına karşı yaklaşımımız, toplumsal normlar, kültürel değerler ve kişisel deneyimler tarafından şekillenir. Ancak, çözüm odaklı stratejik yaklaşımlar ile empatik ve ilişkisel bakış açıları arasında bir denge kurmak, çocukların sağlıklı gelişimleri için çok önemlidir.

Şimdi, bu hikayeyi düşündüğünüzde, sizce ebeveynlikte en önemli nokta nedir? Çocukların olumsuz davranışlarına nasıl yaklaşmalıyız? Çözüm odaklı mı, yoksa empatik mi olmalıyız? Farklı bakış açılarıyla ilgili düşüncelerinizi paylaşır mısınız?