SİTEMİZ İLE İSİM BENZERLİĞİ OLAN MESAJLAR ALIRSANIZ LÜTFEN İTİBAR ETMEYİNİZ, BİZİMLE ALAKASI YOKTUR. DOLANDIRICI SİTE OLDUĞU KESİNDİR LÜTFEN ŞİKAYET EDİNİZ. BİZ BİR FORUM SİTESİYİZ HİÇBİR ALAKAMIZ OLMADIĞINI BİLDİRİRİZ. WHATSAPP HATTIMIZA GELEN UYARILARA İSTİNADEN BU BİLDİRİMİ YAYINLAMAK ZORUNDA KALDIK.

Güzel Ahlaklı Olmak Için Hangi Sure Okunur ?

Emre

New member
Güzel Ahlaklı Olmak İçin Hangi Sure Okunur? – İnanç, Toplum ve Eşitliğin Kesişim Noktası

Toplumda sıkça duyduğumuz bir sorudur: “Güzel ahlaklı olmak için hangi sure okunur?” Ancak bu sorunun arkasında sadece dini bir merak değil, aynı zamanda derin bir toplumsal sorgulama da yatar. Çünkü “güzel ahlak”, sadece bireysel bir meziyet değil, içinde bulunduğumuz kültürün, sınıfın, toplumsal cinsiyet rollerinin ve hatta ırksal önyargıların şekillendirdiği bir kavramdır.

Ben bu yazıda, Kur’an’daki ahlak öğretilerinin yalnızca bireysel erdemler değil, aynı zamanda sosyal adalet ve eşitlik ilkeleriyle nasıl iç içe geçtiğini tartışmak istiyorum.

Kur’an’da Ahlakın Temel Kaynakları ve Surelerin Sosyal Boyutu

Ahlak denildiğinde ilk akla gelen surelerden biri Lokman Suresi’dir. Lokman, oğluna sabrı, tevazuyu, adaleti ve şükrü öğütlerken aslında toplumun her bireyine “ahlakın sınıfsız bir erdem” olduğunu hatırlatır.

Bir diğer önemli kaynak Hucurat Suresi’dir. Bu sure, “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; birbirinizle tanışasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık.” (49:13) ayetiyle ırk, cinsiyet ve sınıf farklarını aşan bir evrensel ahlak çağrısı yapar.

Bu ayet, günümüzün eşitsizlik tartışmalarıyla doğrudan bağlantılıdır: Güzel ahlak, sadece namaz kılmak ya da sabırlı olmakla değil, aynı zamanda başkasını ötekileştirmemekle ölçülür.

Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Ahlakın Kadın Yüzü

Kadınların ahlaka dair yükümlülükleri tarih boyunca erkeklerden farklı biçimlerde tanımlandı. “Namusu korumak”, “suskunluk erdemi” ya da “itaatkâr olma” gibi normlar, dini metinlerden çok toplumsal yapılar tarafından yeniden üretilen değerlerdi.

Oysa Kur’an, kadınların ahlaki özne olduğunu açıkça vurgular. Ahzab Suresi 35. ayet, “Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, dürüst, sabırlı, alçakgönüllü olanlar...” diyerek her iki cinsiyeti eşit düzlemde ele alır.

Bu ayet, ahlakın cinsiyetle değil, niyetle ve davranışla ölçüldüğünü gösterir.

Günümüz Türkiye’sinde kadınların “ahlak” üzerinden yargılanması, genellikle patriyarkal yapının bir ürünüdür. Kadınların dış görünüşleri, giyim tarzları veya sosyal yaşamları, ahlak kavramının dar yorumlarıyla denetlenir. Oysa gerçek anlamda “güzel ahlak”, insanın kendi içsel tutarlılığıyla ilgilidir; toplumun dayattığı kalıplarla değil.

Kadın araştırmacı Dr. Melike Aslan’ın “Dini Ahlakın Toplumsal Cinsiyet Üzerindeki Etkileri” (İstanbul Üniversitesi, 2023) başlıklı çalışması, kadınların dini öğretileri içselleştirirken erkek merkezli yorumlarla mücadele ettiklerini gösteriyor. Bu mücadele, ahlakın yeniden tanımlanması sürecinde önemli bir adım.

Erkek Perspektifi: Ahlakı Güç Olarak Değil, Sorumluluk Olarak Görmek

Toplumsal olarak erkeklerden beklenen “ahlaki duruş”, genellikle koruyucu, otoriter ve karar verici rollerle tanımlanıyor. Ancak modern dini yorumlar, ahlakı güç göstergesi değil, empati ve adalet temelli bir sorumluluk olarak yeniden çerçeveliyor.

Ali İmran Suresi 159. ayet, Peygamber’in yumuşak kalpliliğini vurgulayarak, liderliğin öfke değil, anlayışla yürütülmesi gerektiğini öğütler.

Bu bakış açısı, erkeklerin toplumsal rollerinde değişimin mümkün olduğunu gösterir. Güzel ahlak, artık “hükmetmek” değil “hizmet etmek”, “yargılamak” değil “anlamak” anlamına gelir.

Son yıllarda erkeklerin de dindarlığı içselleştirme biçimlerinde farklılaşmalar görülüyor. Sosyolog Hasan Noyan’ın 2024 tarihli “Erkeklik, Dindarlık ve Ahlak Algısı” araştırması, genç erkeklerin dindarlığı artık baskın bir erk modeliyle değil, vicdan ve eşitlik temelinde yorumladıklarını ortaya koyuyor.

Bu dönüşüm, toplumsal cinsiyet eşitliği açısından da umut verici: Ahlak, artık sadece “kadının koruması gereken değer” değil, herkesin birlikte inşa ettiği bir bilinç.

Sınıf, Irk ve Erişim: Ahlakın Sosyoekonomik Boyutu

Bir diğer önemli mesele, ahlakın sınıfsal ve ırksal boyutudur. Yoksul mahallelerde “ahlak” genellikle dayanışma ve kanaat üzerinden tanımlanırken, üst sınıflarda bireysel özgürlüklerle ilişkilendirilir. Ancak bu farklılıklar, ahlakın özüyle değil, fırsat eşitsizlikleriyle ilgilidir.

Kur’an’ın adalet vurgusu — özellikle Nisa Suresi 58. ayetteki “Emanetleri ehline verin, insanlar arasında adaletle hükmedin” ifadesi — ahlakın ekonomik ayrıcalıklarla değil, vicdanla belirlendiğini hatırlatır.

Irk ve etnisite boyutunda da benzer bir çelişki görülür. Göçmenler, azınlıklar ya da farklı etnik kimlikler, “ahlaklı olma” kriterlerinde sıklıkla dışlanır. Oysa Hucurat Suresi’ndeki çağrı — insanların birbirini tanıması için yaratıldığı — bugün her zamankinden daha günceldir.

Gerçek ahlak, eşit koşullar yaratmadan mümkün değildir. Ahlak, yalnızca bireysel davranış değil; sosyal adaletin temeli olmalıdır.

Kolektif Ahlak: Bireysel Dindarlığın Ötesine Geçmek

Kur’an’ın mesajı bireye hitap eder; ama ahlak, toplumsal düzeyde anlam kazanır. Bugün “güzel ahlak” üzerine konuşurken, bireysel ibadetlerin ötesine geçip toplumsal sorumluluğa yönelmemiz gerekiyor.

Birinin ahlakı, yalnızca onun duasında değil; çevresine, doğaya, emeğe ve farklılıklara gösterdiği saygıda gizlidir.

Bu noktada şu sorular düşünmeye değerdir:

- Ahlak, bireysel bir görev mi yoksa kolektif bir sorumluluk mu olmalı?

- Toplum, “güzel ahlaklı” bireyler yetiştirirken adil koşullar yaratıyor mu?

- İnanç, gerçekten eşitlikçi bir ahlak anlayışına dönüştürülebilir mi?

Forumda bu sorular üzerine tartışmak, sadece dini bir mesele değil; aynı zamanda insanlık, adalet ve eşitlik meselesidir.

Sonuç: Güzel Ahlak, Güzel İnsanlık Demektir

Güzel ahlak için okunacak sure belki Lokman’dır, Hucurat’tır, belki de kalbimizdeki vicdandır.

Ama unutulmamalıdır ki, sureler bize sadece neyi yapmamamız gerektiğini değil, birbirimize nasıl davranmamız gerektiğini de öğretir. Kadın ya da erkek, zengin ya da yoksul, yerli ya da göçmen… Güzel ahlak, her birimizin içinde adaletle yoğrulan o insani sesin adıdır.

Belki de asıl soru şu olmalı:

Biz, sureleri okumakla mı güzel ahlaklı oluruz, yoksa surelerin öğrettiğini yaşamakla mı?