Ilay
New member
Domatese Şeker Atılır mı? Bir Mutfakta Başlayan, Kalpte Biten Hikâye
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün size sadece bir yemek tartışmasını değil, bir hayat hikâyesini anlatmak istiyorum. Hepinizin evinde, sofrada ya da çocukluk mutfağında bir tartışma olmuştur:
“Domatese şeker atılır mı, atılmaz mı?”
İlk bakışta basit bir mutfak konusu gibi görünüyor, ama inanın bana, bu mesele bazı kalplerin kırıldığı, bazı yüzlerin güldüğü, bazı anıların tencere dibine kazındığı bir konu.
---
Bir Tencerede İki Kişilik Hikâye
Ayşe ve Cem, on yıllık evli bir çiftti.
Ayşe duygusal, sezgileri kuvvetli, her yemeğe bir anı, her baharata bir anlam yükleyen bir kadındı.
Cem ise planlı, analitik, “tarif dediğin gramla ölçülür” diyen bir mühendisti.
Birbirlerini severlerdi ama mutfakta iki farklı dünya gibiydiler.
Bir akşam yemek hazırlarken Ayşe, domates sosuna bir kaşık şeker ekledi.
Cem, laptop’unu kapatıp o an mutfağa girdi ve kaşığı elinde yakaladı:
— Ayşe! Domatese şeker mi attın?
Ayşe sakin bir sesle gülümsedi:
— Evet. Domatesin asidini dengeler, tadı daha oturur.
— Ama bilimsel olarak gerek yok, dedi Cem. “Doğal dengeyi bozuyorsun.”
Bir tencere sosun içinde, iki farklı dünya kaynamaya başlamıştı.
---
Erkekler Mantıkla, Kadınlar Kalple Karar Verir mi?
Cem, o tipik çözüm odaklı erkeklerdendi. “Sorunu tespit et, çözümü uygula, duygularla zaman kaybetme.”
Onun gözünde yemek, bir mühendislik projesiydi.
Doğru oranda tuz, optimum sıcaklık, ideal pişirme süresi...
Ayşe içinse yemek, geçmişin ve kalbin bir bileşimiydi.
Çocukken annesinin her domates yemeğine azıcık şeker attığını hatırlıyordu.
“Tatlı olmaz, sadece yumuşar,” derdi annesi.
O yumuşak tadın içinde annesinin sesi, çocukluğunun kokusu vardı.
Ayşe, bir kaşık şekeri aslında domatese değil, anılarına atıyordu.
---
Bir Kaşık Şeker, Bir Kaşık Anı
O akşam yemek masasında sessizlik vardı.
Cem, yemeği tattı, hafifçe kaşlarını kaldırdı.
— Hmm… kötü değilmiş aslında, dedi ama sesi temkinliydi.
Ayşe içten içe gülümsedi.
— “Kötü değilmiş” dediğin şey, senin çocukken annenin yaptığı sosun aynısı olabilir, farkında mısın?
Cem durdu, düşündü.
Annesinin yaz akşamlarında pişirdiği domatesli makarnayı hatırladı.
Gerçekten de o tatta bir yumuşaklık vardı… belki, sadece belki, annesi de azıcık şeker atıyordu.
Erkeklerin analiz ettiği şey bazen sadece veri olurdu;
kadınların hissettiği şeyse, o verinin ardındaki insanlık.
---
Mutfak, Küçük Bir Evren
Mutfak, aslında bir evin kalbidir.
Cem’in mühendislik bakışıyla Ayşe’nin duygusal sezgileri, o mutfakta her akşam çatışıyor ama sonunda bir şekilde harmanlanıyordu.
Bir taraf “ölçü”, diğer taraf “içgüdü” diyordu.
Bir akşam Ayşe, Cem’e döndü ve dedi ki:
— Bilimsel olarak açıklayamayabilirsin ama hissettiğinde anlarsın.
— Ne yani, şeker mucizesi mi yapıyor?
— Hayır, sadece domatesin asidini değil, insanın öfkesini de dengeliyor.
Cem kahkaha attı. “Yani şekerle evlilik kurtarılabilir diyorsun?”
Ayşe gülümsedi:
— Denemeye değer.
---
Forumdaşlar, Sizin Evde Durum Ne?
Bu hikâyeyi yazarken düşündüm:
Bizim evlerde de benzer tartışmalar yaşanmıyor mu?
Kimi “domatese şeker katılırsa doğallık bozulur” diyor, kimi “bir tutam şeker olmazsa sevgi eksik kalır.”
Erkekler genellikle sonucu ölçmek ister:
— “Tat aynı mı oldu?”
Kadınlar ise süreci hisseder:
— “O tencerenin başında birlikte gülmek güzeldi.”
Belki de bu yüzden, yemek yapmak sadece karın doyurmak değil; bir ilişkiyi pişirmek meselesidir.
---
Şekerin Altındaki Gerçek: Tat mı, Anlam mı?
Bir gün Cem işten yorgun geldi.
Ayşe mutfakta sessizce domatesleri doğruyordu.
Cem yaklaştı, elini omzuna koydu ve “Bugün şekeri ben atayım mı?” dedi.
O anda Ayşe gülümsedi, gözleri doldu.
Bir kelime etmeden kaşığı Cem’e uzattı.
Bir kaşık şeker, bir özür, bir sevgi, bir kabul anlamına geldi.
İşte tam o an, domates kokusu mutfaktan kalbe doğru yayıldı.
Forumdaşlar, bazen ilişkilerdeki tartışmaların çözümü bir tarifte değil, o tarifi birlikte karıştırmakta saklı.
---
Bilim mi, Kalp mi?
Cem hâlâ veri sever bir adamdı, Ayşe hâlâ duyguların rehberiydi.
Ama artık birbirlerini dengelemeyi öğrenmişlerdi.
Tıpkı domatesin asidini şekerin yumuşattığı gibi,
Cem’in sert mantığını Ayşe’nin sıcaklığı yumuşatıyordu.
Bir akşam Ayşe foruma şöyle bir yazı yazdı:
> “Domatese şeker atılır mı?”
> Altına ilk yorumu Cem yaptı:
> “Atılır. Ama birlikte atılınca daha güzel olur.”
---
Ve Şimdi Sıra Sizde
Sevgili forumdaşlar,
Sizce domatese şeker atılır mı?
Bilim mi haklı, kalp mi?
Mantık mı lezzet yaratır, yoksa biraz da hatıralar mı?
Belki de bu tartışmayı mutfağınızda değil, kalbinizde çözmelisiniz.
Çünkü her yemek, biraz anı, biraz sevgi, biraz da uzlaşmadır.
Ve belki de şekerin sırrı, sadece domatesin tadını değil, insanların birbirine yaklaşma biçimini tatlandırmaktır.
---
Son Söz: Her Kaşık Bir Hikâye
Domatese şeker atmak, bir tercihten çok bir semboldür aslında.
Kimi için fazlalık, kimi için eksikliğin tamamlayıcısı.
Ama herkesin içinde biraz Ayşe, biraz Cem vardır.
Birimiz ölçer, diğerimiz hisseder.
Birimiz hesaplar, diğeri hatırlar.
Ama sonunda, aynı tencereden kaşık sallıyoruz.
Belki de hayat, sadece bir domates sosu kadar basit;
Ama o sosa biraz sevgi, biraz da şeker karışınca,
en sıradan gün bile bir hikâyeye dönüşüyor.
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün size sadece bir yemek tartışmasını değil, bir hayat hikâyesini anlatmak istiyorum. Hepinizin evinde, sofrada ya da çocukluk mutfağında bir tartışma olmuştur:
“Domatese şeker atılır mı, atılmaz mı?”
İlk bakışta basit bir mutfak konusu gibi görünüyor, ama inanın bana, bu mesele bazı kalplerin kırıldığı, bazı yüzlerin güldüğü, bazı anıların tencere dibine kazındığı bir konu.
---
Bir Tencerede İki Kişilik Hikâye
Ayşe ve Cem, on yıllık evli bir çiftti.
Ayşe duygusal, sezgileri kuvvetli, her yemeğe bir anı, her baharata bir anlam yükleyen bir kadındı.
Cem ise planlı, analitik, “tarif dediğin gramla ölçülür” diyen bir mühendisti.
Birbirlerini severlerdi ama mutfakta iki farklı dünya gibiydiler.
Bir akşam yemek hazırlarken Ayşe, domates sosuna bir kaşık şeker ekledi.
Cem, laptop’unu kapatıp o an mutfağa girdi ve kaşığı elinde yakaladı:
— Ayşe! Domatese şeker mi attın?
Ayşe sakin bir sesle gülümsedi:
— Evet. Domatesin asidini dengeler, tadı daha oturur.
— Ama bilimsel olarak gerek yok, dedi Cem. “Doğal dengeyi bozuyorsun.”
Bir tencere sosun içinde, iki farklı dünya kaynamaya başlamıştı.
---
Erkekler Mantıkla, Kadınlar Kalple Karar Verir mi?
Cem, o tipik çözüm odaklı erkeklerdendi. “Sorunu tespit et, çözümü uygula, duygularla zaman kaybetme.”
Onun gözünde yemek, bir mühendislik projesiydi.
Doğru oranda tuz, optimum sıcaklık, ideal pişirme süresi...
Ayşe içinse yemek, geçmişin ve kalbin bir bileşimiydi.
Çocukken annesinin her domates yemeğine azıcık şeker attığını hatırlıyordu.
“Tatlı olmaz, sadece yumuşar,” derdi annesi.
O yumuşak tadın içinde annesinin sesi, çocukluğunun kokusu vardı.
Ayşe, bir kaşık şekeri aslında domatese değil, anılarına atıyordu.
---
Bir Kaşık Şeker, Bir Kaşık Anı
O akşam yemek masasında sessizlik vardı.
Cem, yemeği tattı, hafifçe kaşlarını kaldırdı.
— Hmm… kötü değilmiş aslında, dedi ama sesi temkinliydi.
Ayşe içten içe gülümsedi.
— “Kötü değilmiş” dediğin şey, senin çocukken annenin yaptığı sosun aynısı olabilir, farkında mısın?
Cem durdu, düşündü.
Annesinin yaz akşamlarında pişirdiği domatesli makarnayı hatırladı.
Gerçekten de o tatta bir yumuşaklık vardı… belki, sadece belki, annesi de azıcık şeker atıyordu.
Erkeklerin analiz ettiği şey bazen sadece veri olurdu;
kadınların hissettiği şeyse, o verinin ardındaki insanlık.
---
Mutfak, Küçük Bir Evren
Mutfak, aslında bir evin kalbidir.
Cem’in mühendislik bakışıyla Ayşe’nin duygusal sezgileri, o mutfakta her akşam çatışıyor ama sonunda bir şekilde harmanlanıyordu.
Bir taraf “ölçü”, diğer taraf “içgüdü” diyordu.
Bir akşam Ayşe, Cem’e döndü ve dedi ki:
— Bilimsel olarak açıklayamayabilirsin ama hissettiğinde anlarsın.
— Ne yani, şeker mucizesi mi yapıyor?
— Hayır, sadece domatesin asidini değil, insanın öfkesini de dengeliyor.
Cem kahkaha attı. “Yani şekerle evlilik kurtarılabilir diyorsun?”
Ayşe gülümsedi:
— Denemeye değer.
---
Forumdaşlar, Sizin Evde Durum Ne?
Bu hikâyeyi yazarken düşündüm:
Bizim evlerde de benzer tartışmalar yaşanmıyor mu?
Kimi “domatese şeker katılırsa doğallık bozulur” diyor, kimi “bir tutam şeker olmazsa sevgi eksik kalır.”
Erkekler genellikle sonucu ölçmek ister:
— “Tat aynı mı oldu?”
Kadınlar ise süreci hisseder:
— “O tencerenin başında birlikte gülmek güzeldi.”
Belki de bu yüzden, yemek yapmak sadece karın doyurmak değil; bir ilişkiyi pişirmek meselesidir.
---
Şekerin Altındaki Gerçek: Tat mı, Anlam mı?
Bir gün Cem işten yorgun geldi.
Ayşe mutfakta sessizce domatesleri doğruyordu.
Cem yaklaştı, elini omzuna koydu ve “Bugün şekeri ben atayım mı?” dedi.
O anda Ayşe gülümsedi, gözleri doldu.
Bir kelime etmeden kaşığı Cem’e uzattı.
Bir kaşık şeker, bir özür, bir sevgi, bir kabul anlamına geldi.
İşte tam o an, domates kokusu mutfaktan kalbe doğru yayıldı.
Forumdaşlar, bazen ilişkilerdeki tartışmaların çözümü bir tarifte değil, o tarifi birlikte karıştırmakta saklı.
---
Bilim mi, Kalp mi?
Cem hâlâ veri sever bir adamdı, Ayşe hâlâ duyguların rehberiydi.
Ama artık birbirlerini dengelemeyi öğrenmişlerdi.
Tıpkı domatesin asidini şekerin yumuşattığı gibi,
Cem’in sert mantığını Ayşe’nin sıcaklığı yumuşatıyordu.
Bir akşam Ayşe foruma şöyle bir yazı yazdı:
> “Domatese şeker atılır mı?”
> Altına ilk yorumu Cem yaptı:
> “Atılır. Ama birlikte atılınca daha güzel olur.”
---
Ve Şimdi Sıra Sizde
Sevgili forumdaşlar,
Sizce domatese şeker atılır mı?
Bilim mi haklı, kalp mi?
Mantık mı lezzet yaratır, yoksa biraz da hatıralar mı?
Belki de bu tartışmayı mutfağınızda değil, kalbinizde çözmelisiniz.
Çünkü her yemek, biraz anı, biraz sevgi, biraz da uzlaşmadır.
Ve belki de şekerin sırrı, sadece domatesin tadını değil, insanların birbirine yaklaşma biçimini tatlandırmaktır.
---
Son Söz: Her Kaşık Bir Hikâye
Domatese şeker atmak, bir tercihten çok bir semboldür aslında.
Kimi için fazlalık, kimi için eksikliğin tamamlayıcısı.
Ama herkesin içinde biraz Ayşe, biraz Cem vardır.
Birimiz ölçer, diğerimiz hisseder.
Birimiz hesaplar, diğeri hatırlar.
Ama sonunda, aynı tencereden kaşık sallıyoruz.
Belki de hayat, sadece bir domates sosu kadar basit;
Ama o sosa biraz sevgi, biraz da şeker karışınca,
en sıradan gün bile bir hikâyeye dönüşüyor.