SİTEMİZ İLE İSİM BENZERLİĞİ OLAN MESAJLAR ALIRSANIZ LÜTFEN İTİBAR ETMEYİNİZ, BİZİMLE ALAKASI YOKTUR. DOLANDIRICI SİTE OLDUĞU KESİNDİR LÜTFEN ŞİKAYET EDİNİZ. BİZ BİR FORUM SİTESİYİZ HİÇBİR ALAKAMIZ OLMADIĞINI BİLDİRİRİZ. WHATSAPP HATTIMIZA GELEN UYARILARA İSTİNADEN BU BİLDİRİMİ YAYINLAMAK ZORUNDA KALDIK.

Milli Iktisat Ilkesi Ne Zaman ?

Emre

New member
**\Milli İktisat İlkesi: Tarihsel Gelişimi ve Önemi\**

Milli iktisat ilkesi, bir ülkenin ekonomik bağımsızlığını, kalkınmasını ve sürdürülebilir büyümesini sağlamak amacıyla, yerli üretimi ve milli kaynakları en verimli şekilde kullanmayı hedefleyen bir yaklaşımı ifade eder. Bu ilke, ülkenin ekonomik politikalarını belirlerken dışa bağımlılığı azaltmak ve iç kaynakları en iyi şekilde değerlendirmek amacı güder. Türkiye özelinde bu ilke, özellikle Cumhuriyet'in ilk yıllarında önemli bir yer tutmuş ve çeşitli ekonomik programların temelini oluşturmuştur. Bu yazıda, milli iktisat ilkesinin tarihsel gelişimi, ne zaman ortaya çıktığı, Türkiye’deki yeri ve önemi ele alınacaktır.

**\Milli İktisat İlkesi Ne Zaman Ortaya Çıkmıştır?\**

Milli iktisat ilkesi, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında belirginleşmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, ekonomik bağımsızlık hedefiyle milli iktisat anlayışını savunmuştur. Bu ilke, özellikle 1920'lerin sonlarından itibaren ekonomi politikalarının şekillenmesinde etkili olmuştur. Cumhuriyet'in ilanından sonra, Türkiye'nin ekonomik kalkınması için atılacak adımlar arasında, dışa bağımlılığın azaltılması ve yerli üretimin teşvik edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Milli iktisat, Batılı ülkelerin ekonomik politikalarından bağımsız, kendi kaynaklarını kullanarak kalkınma modelini benimsemiş, ithalat yerine yerli üretimi artırmaya yönelik bir dizi önlem getirilmiştir. 1930’lar Türkiye’sinde devletçi bir ekonomi anlayışı ile yerli sanayi yatırımları artırılmış, dış ticaretin kontrol altına alınması için çeşitli düzenlemeler yapılmıştır.

**\Milli İktisat İlkesi ve Türkiye Ekonomisi\**

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında milli iktisat ilkesinin en önemli örneklerinden biri, 1929’da yaşanan Büyük Buhran’a karşı verilen mücadele olmuştur. Dünya ekonomisinin krizle boğuştuğu bu dönemde, Atatürk ve hükümeti, yerli üretimin artırılması gerektiğine inanmış ve bu doğrultuda çeşitli ekonomik reformlar gerçekleştirmiştir. 1930’lar, Türkiye’de özellikle sanayileşme hamlelerinin hız kazandığı yıllar olmuştur. Devletçilik anlayışının ön plana çıkması, milli iktisat ilkesinin pratikteki en önemli yansımasıdır.

Devlet, fabrikalar kurarak, özellikle demir-çelik, tekstil ve inşaat sektörlerinde yerli üretimi teşvik etmiştir. Ayrıca, tarım sektöründe de yerli üretimi artırmak amacıyla çeşitli teşvikler verilmiş ve yabancı sermayenin ülkeye girişi sınırlanmıştır. Atatürk’ün öncülüğünde yapılan bu reformlarla, Türkiye’de dışa bağımlılığın azaltılması ve kendi ekonomisini güçlü kılmak adına önemli adımlar atılmıştır.

**\Milli İktisat İlkesi ve Devletçilik Anlayışı\**

Milli iktisat ilkesinin temel dayanağı, devletçilik anlayışıdır. Devletçilik, serbest piyasa ekonomisinin aksine, devletin ekonominin çeşitli alanlarında etkin bir rol oynamasını savunur. Türkiye Cumhuriyeti’nin erken dönemlerinde bu anlayış, yerli sanayinin kurulması ve geliştirilmesi için bir araç olmuştur. Devletin ekonomik hayata müdahalesi, sadece sanayi ile sınırlı kalmamış, aynı zamanda altyapı yatırımları ve sosyal hizmetler alanında da hissedilmiştir.

Özellikle 1930’larda kurulan Devlet Sanayi İşletmeleri ve diğer kamu yatırımları, bu dönemde milli iktisat ilkesinin güçlendirilmesinin örnekleridir. Ayrıca, yerli sermayenin büyümesi ve yabancı sermayenin sınırlandırılması da devletçilik anlayışının bir parçası olmuştur.

**\Milli İktisat İlkesi ve İkinci Dünya Savaşı Sonrası Dönem\**

İkinci Dünya Savaşı, Türkiye’nin de etkisi altında kaldığı global bir kriz dönemi yaratmıştır. Ancak savaş sonrası dönemde, Türkiye’de ekonomik yapının daha çok serbest piyasa ekonomisine dayalı olarak yeniden şekillenmeye başlaması milli iktisat ilkesinin etkisini zayıflatmıştır. 1950’lerden itibaren Türkiye’de liberal ekonomik politikalar benimsenmiş ve dışa açılma süreci hızlanmıştır. Bu dönemde, yerli üretimin teşvik edilmesi yerine, dış ticaretin artırılması ve yabancı sermayenin ülkeye çekilmesi gibi politikalara öncelik verilmiştir.

Bu süreç, milli iktisat ilkesinin zayıfladığı bir dönem olmuştur. Ancak, yerli üretim ve sanayileşme konusundaki ihtiyacın hala geçerliliğini koruduğu bir gerçek olarak kalmıştır. 1980’lerde yaşanan ekonomik krize bağlı olarak yeniden bir milli ekonomi perspektifine duyulan ihtiyaç ortaya çıkmıştır.

**\Milli İktisat İlkesi ve Günümüz Türkiye’si\**

Bugün, Türkiye’nin ekonomik yapısı büyük ölçüde küreselleşmiş ve dışa bağımlı bir yapıya bürünmüştür. Ancak milli iktisat ilkesinin günümüzdeki önemi, yerli üretimin artırılması, dışa bağımlılığın azaltılması ve sürdürülebilir kalkınma için hala geçerlidir. 2000’li yılların başından itibaren, özellikle sanayi ve teknoloji alanlarında yerli üretimi teşvik etmek amacıyla devlet çeşitli politikalar geliştirmiştir. Bu süreçte, Türkiye’nin yerli otomobil üretimi gibi projeler, milli iktisat ilkesinin modernize edilmiş bir versiyonunun somut örnekleridir.

Ayrıca, Türkiye’nin enerji bağımsızlığını kazanmak adına yürütülen yerli enerji projeleri, bu ilkenin geleceğe yönelik uygulanabilirliğini de göstermektedir. Milli iktisat, sadece ekonomik bir strateji değil, aynı zamanda ülkenin stratejik bağımsızlığını sağlama amacını gütmektedir. Küresel ticaret savaşlarının ve ekonomik belirsizliklerin arttığı günümüzde, yerli üretim ve ekonomi politikalarının önemi yeniden gündeme gelmiştir.

**\Milli İktisat İlkesi Nerelerde Uygulanmaktadır?\**

Milli iktisat ilkesi, özellikle gelişmekte olan ülkelerde, ekonomik kalkınmanın temel hedeflerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu ilke, dışa bağımlılığın azaltılması ve yerli kaynakların verimli kullanılması amacına yönelik birçok ülkenin ekonomik stratejisinde yer almaktadır. Türkiye örneğinde olduğu gibi, birçok ülke, sanayileşme ve yerli üretim üzerine kurulu ekonomik planlar yapmaktadır. Ayrıca, küresel ekonomik krizlerin etkisini minimize etmek adına, milli iktisat ilkesi, ekonomik istikrarı sağlamak için de kritik bir strateji olmuştur.

**\Milli İktisat İlkesi ve Ekonomik Bağımsızlık\**

Milli iktisat ilkesi, aynı zamanda ekonomik bağımsızlıkla da yakından ilişkilidir. Bir ülkenin ekonomik bağımsızlığını kazanabilmesi, yalnızca dışa bağımlılığı azaltmakla mümkün olur. Bu bağımsızlık, ülkelerin dışa açılırken, kendi kaynaklarını, insan gücünü ve sanayi altyapısını en iyi şekilde kullanmalarını gerektirir. Ekonomik bağımsızlık, dış politikada da güçlü bir konum elde etmeyi sağlar ve uluslararası arenada daha güçlü bir ülke profilinin oluşmasına katkıda bulunur.

**Sonuç olarak**, milli iktisat ilkesi, Türkiye için sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve kültürel bir kimlik meselesi haline gelmiştir. Yerli üretimin artırılması, dışa bağımlılığın azaltılması ve sanayileşmenin teşvik edilmesi, bu ilkenin temel hedefleridir. Geçmişten günümüze kadar evrilen bu ilke, modern ekonomik politikaların şekillendirilmesinde hala önemli bir referans noktasıdır. Bu bakış açısı, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasında ve bağımsızlığında kilit bir rol oynamaya devam etmektedir.